Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Mayıs Ayı olağan meclis toplantısı ATSO binasında bulunan toplantı salonunda yapıldı.
Toplantıda kürsüye gelen ATSO Başkanı Ali Bahar ise: ‘‘Yılın beşinci ayını geride bırakırken ekonomimizin kademeli olarak yavaşlamaya başladığını, üretim ve tüketimde büyümenin devam etmekle birlikte hız kaybettiğini, yüksek enflasyonla, artan maliyetler ile yorulmuş iş dünyasının, aşırı gevşek para politikasından, sıkı para politikasına geçişle büyük darbe yiyeceğini, çok sayıda işletmenin kapısına kilit vurmak zorunda kalacağını, işsizliğin bir anda yükselebileceğini; bunun yerine kademeli bir faiz artırım sürecinin uygulanması gerektiğini, kredi kartları ve diğer başlıklardaki makro-ihtiyati tedbirlerin kademeli olarak hayata geçirilmesi gerektiğini söylemiştik. Şu ana kadar da böyle oldu. Zorlanıyor muyuz? Evet, elbette zorlanıyoruz. Yüksek kredi maliyetleri hepimize ağır geliyor. Evet, elbette, kimse yüksek faizden memnun değil. Ama arkadaşlar bu bir tercih değil, geldiğimiz noktada bu bir zorunluluktur’’ dedi.
Tüm dengeler bozuldu
‘Şimdi bazıları bizi “ekonomi yönetimine destek vermekle” eleştiriyor’ diyen Başkan Bahar: “İş dünyasını temsil edenler, nasıl olur da bu politikayı destekler!” diyenler var. Tekrar ediyorum, bu bir tercih değil, bu bir zorunluluktur. Ülkemizin şu anda uygulanmakta olan politikalar dışında bir seçeneği de bulunmamaktadır. Türkiye, hiçbir dış etki olmadan, bir zorlama olmadan, tamamen kendi tercihi ile 2021 sonunda bir faiz indirim sürecine girdi ve ülke risk priminden, cari dengeye, enflasyondan döviz rezervlerimize, doğrudan yatırımlardan portföy yatırımlarına, üretim maliyetlerindeki sıçramadan, bozulan tüketim alışkanlıklarına, gayrimenkul ve araba fiyatlarına kadar tüm dengeler bozuldu; gelir dağılımı aşırı derecede bozuldu. Şimdi yeniden ayağa kalkma, bunları düzeltme zamanı ve bu sürecin olmazsa olması sıkı para politikasıdır O yüzden biz her zaman olduğu gibi yapılan doğru işlere destek vereceğiz, yapılan yanlışları da çözümünü de söylemek suretiyle dile getireceğiz’’ diye konuştu.
Sürekli olması gereken şeylerdi
‘’Yaz aylarında gerek asgari ücret artışı yapılmayacak olmasının getireceği baz etkisi, gerekse sıkı para politikasının etkilerinin hissedileceği bir dönem olacak ve enflasyonda hızlı bir gerileme yaşayacağız. Ama eksik yok mu, yanlış yok mu, elbette var’’ diyen Başkan Bahar: ‘‘Bugüne kadar enflasyonun yarattığı tahribat kimin üzerindeydi, vatandaşın ve iş dünyasının üzerinde. “E, biz sebebi olmadığımız enflasyonu düşürmek için yük altına giriyoruz, kamu neden girmiyor?” dedik. Kamu harcamalarında tasarruf süreci bir an önce ve kapsamlı bir şekilde başlamalı dedik. İşte bu son kararlar ile kamuda fedakârlığa ortak oldu. İkincisi, açıklanan tedbirlere bakıyoruz. Hepsi doğru, hepsi güzel ama bunlar zaten olması gereken şeyler. Yani tasarruf edeceğiz zihniyeti ile değil, ideal bir kamu yönetiminde sürekli olması gereken ilkelerdir bunlar. Ayrıca, bunların ekonomik büyüklüğü çok da yüksek değil. Mutlaka başka tedbirlerde desteklenmeleri gerekiyor’’ ifadelerini kullandı.
‘Böyle bir sosyal devlet anlayışı yok’
Ali Bahar: Bakın, bu ülkede 20 milyon insanımız devletten sosyal yardım alıyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Her 4 kişiden biri yardım alıyor. Türkiye'deki sosyal yardım oranı dünya geneline ve özellikle OECD ülkelerine göre yüksek seviyededir. Peki bu bizim hangi çarklarımızı işletmemize engel oluyor? Değerli arkadaşlar asgari ücretle hatta bunun da üzerinde bir ücretle çalıştıracak insan bulamıyoruz. Sanayici de bulamıyor, çiftçi de bulamıyor, börekçide bulamıyor, berberde bulamıyor. Gelişmekte olan bir ülke olarak çalışmaya ihtiyacımız varken, böyle büyük bir ülke, böyle genç nüfusa sahip ülke, böyle kadim bir ülke çalışan nüfusumuzu azaltıyoruz. Böyle bir sosyal devlet anlayışı yok. Çalışmamak demek çalıştırmamak demek çalıştıramamak demek sosyal devlet anlayışı değildir’’ dedi.
Mesleki eğitimde büyük zafiyet içindeyiz
‘Başka bir konu da üniversite eğitiminin kalitesidir’ diyen Başkan Bahar: ‘‘Bu hem veliler olarak, hem işverenler olarak hepimizin ortak şikayeti haline geldi. Her yıl üniversitelerimizden 1 milyona yakın çocuğumuz mezun oluyor. Ancak bunların büyük kısmı ya gerekli niteliklere sahip değiller, ya da iş beğenmiyorlar. Mesleki eğitimde büyük bir zafiyet içindeyiz. Üniversite eğitimi, işsizliği 4 yıl öteleyen bir tampona dönüştü. Bu kadar istihdam ihtiyacımız varken, işsizim diyenlerin üniversite okumuş gençlerimizden oluşması yaşadığımız paradoksun en trajik göstergesidir’’ ifadelerini kullandı.
Ahmet Kayahan