Antalya Kadın Platformu üyeleri Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Güllük Postanesi önünde bir araya gelerek açıklama yapıp mahkum kadınlara kartpostal yolladı. Açıklamayı Antalya Kadın Platformu adına Avukat Ezgi Aktı gerçekleştirdi.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün aynı zamanda dayanışma günü olduğunu belirten Avukat Ezgi Aktı: “Her 25 Kasım ve 8 Mart arefesi yaptığımız gibi, bugün de mahpus kadınlara, kadınların mücadele günlerinde onları yanı başımızda ve mağduriyetlerini yüreğimizde hissettiğimizi göstermek amacıyla topluca kart göndermek için bir araya geldik. Toplumun temel sorunlarına demokrasi, eşitlik ve özgürlük temelinde çözüm aramak yerine, güvenlikçi, hak taleplerini şiddetle bastırma politikalarıyla beslenen ırkçı ve saldırgan siyasi yapıların sırtları sıvazlanmakta, hayvan katliamlarının dehşetiyle, kadın ve çocuklara yönelik korkunç istismar ve cinayetlerin dehşeti birbirine karışmaktadır. Kadına yönelik şiddetin de, siyasal ve toplumsal hayatın diğer alanlarındaki şiddetle nasıl beslendiği bir kez net bir şekilde ortaya çıkmaktadır” ifadelerine yer verdi.
Şüpheli ölümler
Ekim ayı sonuna kadar 357 kadın öldürüldü diyen Aktı: “Yüzlerce şüpheli kadın ölümü bu sayıya dahil değil. Siyasal, sosyal ve ekonomik sorunları demokrasi zeminin de çözmek yerine, hapsetmek ve baskılamak temel politika haline gelmiştir. Türkiye, hukukun üstünlüğü araştırmalarında son sıralarda yer alırken, kişi başına düşen hapishane yatağı bakımından, dünyada başa güreşen ülkeler arasına girmiştir. Çocuklarına okul yapamayan, harabeye dönmüş, deprem güvenliği olmayan okullarını yenileyemeyen devlet, ülkenin dört bir yanında her yıl onlarca devasa hapishane açmaktadır. Kadın mahpus sayısı bakımından da ne yazık ki, ilk sıralarda yer almaktayız. Türkiye’de, 16.039 kadın mahpus, 3690 çocuk mahpus bulunmaktadır. Geçen yıldan bu yana hapsedilmiş kadın ve çocuk sayısının 1/3 oranında arttığı görülmektedir. Özellikle Kürt kadın hareketinde çalışan kadınlar sistematik bir şekilde, gizli tanık ifadeleri ve kurgu senaryolarla tutuklanmakta ve kadın mücadelesinden koparılmaktadırlar. ‘Cinsiyetçiliği ve erkek egemen sistemi yok etme’ amacı, bir suçlama olarak iddianamelere ve savcılık mütalaalarına girmektedir” diye belirtti.
Kadın ve çocuklar
Mücadelesini verdikleri eşbaşkanlık, yargıda kadınlara yönelik bir suçlamaya dönüştüğünü belirten Aktı: “Eşbaşkanlık sitemi olan belediyelere yine kayyımlar atanmış ve kadın ve çocuklara yönelik çalışmalara son verilmiş ve halkın kurumları eril zihniyete teslim edilmiştir. Kendilerine yasaların ve mahkemelerin üstünde yetki verilen, İdare gözlem kurulları, sistematik bir şekilde tahliyeleri engelleyen zulüm makinalarına dönüşmüştür. Hasta ve yaşlı mahpusların tedavilerini sürdüren, hastanın takibini yapan devlet hastanelerinin, hapishanede kalamaz raporlarına rağmen, yine sınırsız bir takdir yetkisi verilmiş olan İstanbul Adli Tıp Kurumu hapishanede kalabilir raporu vermekte ve hasta ve yaşlı mahpuslar ya hapishanelerde ölmekte ya da ancak yoğun bakıma kaldırılınca, infaz ertelemesi alabilmektedirler” şeklinde konuştu.
Sosyal bağlardan koparılıyorlar
Çıplak arama ya da detaylı arama ile mahpus kadınların onurları çiğnenmeye devam ediyor diyen Aktı: “Açık yasa hükmüne rağmen, hamile ve küçük bebekleri olan kadınlar hapsedilmektedir. Annelerine bağımlı emzikli bebekler, hapishane odalarında büyümektedirler. Devlet bölgenin ihtiyacına göre değil, bütünüyle tecrit ve izolasyon politikalarıyla, hapishaneleri belli bölgelere inşa etmekte ve kadın mahpuslar da diğer mahpuslar gibi, ailelerinin ve sosyal çevrelerinin olduğu bölgelerden mümkün olan en uzak bölgelerdeki hapishanelere gönderilmektedir, aile ve sosyal bağlarından koparılmaktadırlar. Özellikle Yüksek güvenlikli, S Tipi, F Tipi gibi hapishanelerde, kadınlar hapishane içinde de, sosyal bir izolasyona tabi tutulmakta, hücre veya koğuşlarının dışındaki kadınlarla hiçbir iletişime girememektedirler” diye ifade etti.
Özbakım ve hijyen sorunu
Hapishanelerde sağlık hakkına erişim hakkı ciddi oranda zedelenmektedir diyen Aktı: “Hastanelerde hasta haklarına ve hasta mahremiyetine uygun mahpus muayene ve tedavi odaları inşa edilmemektedir. Muayeneler kelepçeli yapılmakta, muayeneye erkek jandarmalar nezaret etmektedirler. Hastaneye giderken ve dönüşte kadın mahpuslar kısmi ya da tamamıyla çıplak aramaya maruz bırakılmaktadır. Kadın mahpuslar bu nedenlerle adeta acil durumlar haricinde, hastaneye gitmekten imtina etmektedirler. Kadın koğuşları ve hücreleri, erkek infaz koruma memurlarının katılımıyla aranmaktadır. Kadın mahpuslar bütün mahpusların yaşadığı sorunlara ek olarak özgün mağduriyetler yaşamaktadırlar. Üretimden ve yaşamdan koparılmış kadın mahpusların özel özbakım ve hijyen ihtiyaçları bakanlık tarafından karşılanmamaktadır” dedi.
Talepleri sıraladı
Avukat Ezgi Aktı sözlerinin sonuna doğru talepleri de sıraladı: “Antalya Kadın Platformu olarak, cinsiyetçi erkek egemen sisteme karşı mücadele ederken, erkek şiddetine karşı öz savunma yapmış olan mahpus kız kardeşlerimizi selamlıyoruz ve mücadele alanlarında, kadınlar birlikte güçlü şiarını haykıracağımız günlerin yakın olmasını diliyoruz.
Bütün mahpus kadınlar için:
- Onur kırıcı çıplak arama uygulamasına son verilmelidir,
- Kelepçeli olarak hastaneye sevk, tedavi ve muayene uygulamasına son verilmelidir,
- İdare ve Gözlem Kurulları kaldırılmalıdır,
- Y Güvenlikli, S Tipi, F Tipi vb. ağır tecrit koşulları taşıyan hapishaneler kapatılmalıdır,
- Hamile ve çocuklu kadınların infazları ertelenmelidir, tutuklama uygulamasına son verilmelidir,
- Hasta ve yaşlı mahpuslar serbest bırakılmalı, ATK nın, infaz ertelemelerindeki yetkisi kaldırılmalı, yetki mahpusların tedavilerini yürüten sağlık kurumlarına verilmelidir,
- R Tipi hapishanelerde yeterli sayıda uzman hekim ve sağlık ve bakım personeli görevlendirilmeli, tıbbi donanım sağlanmalıdır,
- Mahpusların hapishane içinde hapishane yaşamalarına yol açan, iletişim, etkinlik ve bilgi edinme hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır,
- Kadın mahpusların öz bakım ve hijyen ihtiyaçları bakanlık tarafından karşılanmalıdır,
- LGBT +Q mahpusların, uygun ve güvenli sınıflandırmayla hapishanelerde tutulmaları sağlanmalı, transların cinsiyet değişim tedavileri sağlanmalı ve sosyal izolasyonlarına son verilmelidir,
- Kadın mahpusların ailelerinden uzak hapishanelere gönderilmelerine son verilmelidir,
- Çocuk hapishaneleri kapatılmalı ve çocukların hapsedilmesine son verilmelidir,
- Kadın mücadelesi temsilcileri derhal serbest bırakılmalı ve onlar üzerindeki polis ve yargı tacizine son verilmelidir” ifadelerine yer verdi.